top of page
Yazarın fotoğrafıYunus Emre Göçenoglu

Acılarından Öğrendiğim Bir Şey Var Harun Karadeniz

“ -  Yıldızlara dokunmak için ne gerekir? 

- Umut. 

Yeni bir öykü büyüyor umuttan.” 


“Gençliği ülke sorunlarıyla ilgilenmeyen bir ulusun sonu gelmiş demektir.” Harun Karadeniz, bu cümleyi “Yaşamımdan Acı Dilimler” adlı yazı dizisinde kurmuştu. Harun’ un bizce büyük, evrende küçücük yaşamı Türkiye sosyalist hareketini derinden etkilemiştir. Yaşamını, gençliğini memleketin ahvali üzerine düşünerek ve düşündüğünü harekete geçirerek üretmiştir. Üretmiştir diyorum çünkü bir yaşam asla böylesine tüketilemez. Tüketilen bir şey varsa, o da Harun'du. Bunu iki koldan yapıyorlardı. Biri kanserdi ve O’nun vücudunu her gün biraz daha fazla sarıyordu, diğeri devletti ve kanserin yayılmasını bekliyordu. Harun’u iki koldan öldürmeye çalışıyorlardı. Başardılar. Uğur Mumcu üzerine yazdı: “Ey halkım, unutma bizi...” 


“Kanserdik. Ölüm, her gün bir sinsi yılan gibi, dolaşıyordu derilerimizde. Uydurma davalarla kapattılar hücrelere. Hastaydık. Yurt dışına gitseydik kurtulurduk belki. Bir buçuk yaşındaki kızlarımızı öksüz bırakmazdık. Önce, kolumuzu, omuz başından keserek, yurtseverlik borcumuzun diyeti olarak fırlattık attık önlerine. Sonra da, otuz iki yaşında, bırakıp gittik bu dünyayı, ecelsiz...” 


Harun Karadeniz’i okumak da anlatmak da zor ne yalan söyleyeyim. Ancak daha doğrusunu ifade etmek isterim: Harun olmak daha zor. Üniversite yıllarında solla tanışacak, bütün bilgi ve birikimi ile ve elbette cesur yüreğiyle mücadeleye atılacak, İTÜÖB başkanlığı yapacak, '64 yılında “Petrol Millileştirilmelidir” kampanyasını yürütecek, özellikle 1965’ten sonra öğrenci kimliğini işçi sınıfının siyasetiyle birleştirecek ve Singer Grevi, Derby Grevi, 6. Filo eylemleri, Zeytinyağı skandalı, Özel Okullar Devletleştirilsin eylemleri, Gerze Mitingi, Montaj Sanayiine Hayır yürüyüşü, Barış için Arı şöleni, NATO’ ya Hayır kampanyası ve daha nicelerinde bizzat görev alacaktır. Harun olmak bu nedenle zordur. Yaşamın en tatlı diliminde işçi sınıfının devrimciliğine soyunmak kolay iş değildir. Hayatının en coşkulu zamanlarında tüm heyecanını işçi sınıfını örgütlemeye vermiştir. İşçi sınıfının iktidarında diretmiş, devrimin yapı taşlarını daha o gencecik yaşlarında, olanca gücü ve inancıyla döşemiştir. Harun Karadeniz, bunu önce kolunun kesilmesi ve daha sonra canıyla ödemiştir. O, soyadı gibi hırçın ve asidir. O, Karadeniz’in, bu toprakların öz çocuğudur. O, sıfatsız bir devrimcidir. İçinden çıkardığı nice kuşaklara sıfatsız bir yaşamı ve sıradanlığı öğretmiştir. Adların önüne gelen unvanlar, isimleri küçültmekle kalırlar. Harun bu nedenle büyüktür. İsminin önüne hiçbir şey gelememiştir. Bir devrimcinin bir devrimciye öğreteceği en değerli şey budur. İsminin önüne bir sembol veya bir unvan getirmeyenler yaşamda tektirler, ölürler ve bir daha gelmezler. Harun olmak bu nedenle zordur. Herkesin bir simge peşinde koştuğu bu çağda, bir şey yapmak için değil, bir şey olmak için çabaladığı bu dönemde, yaşamın bizzat içinden, yaşamla birlikte devinen ve en tabii ki tarihsel ve toplumsal olan kişiliklerimizle birer Harun olmamız elbette zordur. Ancak her şeye ve herkese rağmen, var olduğumuz toplumsal ve tarihsel sürece karşın bizler aynı zamanda egemen ideolojinin tam karşısında toplumsal mücadelenin geliştirdiği argümanlarla bezenmiş durumdayız. Dolayısıyla bilinç karmaşık bir yapıdır. Bu nedenle bir devrimcinin portresini çizmek de bir devrimciyi yaratmak da karmaşık ve zordur. Ancak unutulmamalıdır; maddi koşullar gereği zor olan durum bir eşiği işaret etmektedir. Sosyalizmi kitlelere tanıtmak, kitlelerle buluşturmak zordur fakat bu durum devrimin arifesine eşik atlatır. Sosyalizmin pratikte ve teoride uygulayıcısı, geliştiricisi ve ilerleticisi olan sosyalist özne, özne olabileceği kapasitede zorluk çekmektedir. Fakat özne olabildiği takdirde hareketin içerisindedir. Tıpkı Harun’un örnek alınası sözü gibi: “Ben yaptığım her işi her eylemi inanarak yaptım... Her bilinç düzeyi bir eylemi ve her eylem yeni bir bilinci getiriyordu. İşte 1960-1970 dönemini böyle yaşadık.” 


“Her dönem kendi devrimcisini yaratır” sözünü Erkan Baş’ tan duymuştum. Şimdi ekleme yapmak gerekirse: Her devrimci, aynı zamanda kendi dönemini yaratmak zorundadır. Tarihten ikinci bir Harun çıkmayacak elbette. Ancak tarihte Harun’un hayallerini mutlak kılmak gerekir.  


Sanıyorum ki Harun Karadeniz yaşasaydı bu cümleleri okurken bana kızardı. “Harun olmak da ne demek” derdi. O zaman da aynı cevabı verirdim. Harun olmak, Harun’a benzemek değildir. Harun olmak, O'nun hayal ettiği bir yaşam için yarattığı toplumsal mücadelenin izcisi olmak ve bir devrimci için daha da önemlisi o mücadeleyi örgütlemiş olmaktır. Naçizane ondan öğrendiğim budur. Yaşadıklarından öğrendiğim bir şey var Harun Karadeniz: İddialı olmak ve mütevazi kalmak. Yaşamından ise bizzat öğrendiğim bir şey var Harun Karadeniz: “Yaşadın mı büyük yaşayacaksın.” Şimdi sen olanca büyüklüğünle bir yıldıza dönüşmüşsün. Şimdi sen bir ışıksın... 


“Şimdi bir ışık gecede yıldızdır 

O yüreklerimizde bir filizdir 

Anısıyla büyür yeni bir öykü” 


 

Künye: Yaşamımdan Acı Dilimler, Harun Karadeniz, Ayrıntı Yayınları, 2022, 208 sayfa. 



Not: Bu yazı, 2022 senesinde İleri Kitap'ta "Yaşamımdan Acı Dilimler" adlı kitabın incelemesi olarak kaleme alınmıştır.

 

Komentáře


bottom of page